Sevinç Türkmen elinizdeki çalışmasında “günümüzde büyük ölçüde dil, mantık ve matematik eksenli araştırmalarla sınırlandırılmış olan felsefe”nin, çağdaş sorunlarımıza bir yanıt bulabilmek adına farklı ve daha etkili bir mecraya taşınmasının mümkün olup olmadığını kapsamlı bir şekilde araştırıyor. Bu araştırma boyunca karşımıza çıkacak üç önemli kavram, insan, doğa ve etiktir. Kitabın okurları, gerek günlük dilde gerekse felsefe dilinde çok sık kullandığımız bu kavramları bir çatı altında tartışmanın zannedilenden daha güç olduğunu, ancak bu yönde bir çabanın, hedeflediği ufuklar düşünülürse, göze alınmaya değer olduğunu görecek.
“Spinoza ve Marx... İlki töz, mutlak, sonsuz, içkin, öz, varoluş, zorunluluk, etkime gücü gibi kavramlardan bahsediyor, diğeri tarih, sınıf, çelişki, emek, değer, üretim ilişkileri, yabancılaşma gibi kavramlardan. Birinin temel metni, tözün, sıfatların, tavırların geometrik yolla serimlendiği Ethica, diğerininki metanın, ücretin, değerin, paranın, sermayenin, makinenin birbiriyle bağıntısının matematiksel hesaplar ve formüllerle irdelendiği Das Kapital. Peki ilk bakışta iki ayrı şeyle iki farklı tarzda ilgi içindeymişçesine düşünülebilecek bu iki filozof hangi bağlamda bir araya getirilebilir? Bu bağlam, ekolojik bir varoluş tarzının yani ekopraksisin nesnel olanaklarının araştırılması olabilir mi? Kuşkusuz bu soruların yanıtı için iki filozofun doğa felsefelerine bakmak yerinde olacaktır. Zira ekolojik bir araştırmanın nesnelliğini temin edecek birincil disiplin doğa felsefesi, yani esasen ontoloji olabilir. Bu ontolojik araştırmanın tamamlayıcı boyutu ise toplumların kuruluşunun mantığına dair tarihsel bir okumadır.”