Ferec Ba’de’ş-Şidde Hikâyeleri fantastik edebiyatın öncü eserlerinden biri. Yüzyıllardır özü değişmeksizin çeşitli biçimlerde coğrafyamızda dilden dile anlatılan hikâyelerden oluşuyor. Hikâyelerde gerçek ve gerçek dışı iç içe, bir masal havasında düşüncelerimizi ve hayallerimizi sürprizlerle dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Bir yandan devler, cinler, kötülüğün adeta cisimleşmiş halleri ifrit olarak karşımıza çıkarken, hayatın iyilik dokusunu canlı tutmaya kendilerini adamış perilerin mücadeleleri, hikâyelerin kahramanları üzerinde hayata karışıyor. Bütün varlıklarıyla kahramanlarının iyilik duygusunu dolu dolu yaşadıkları ve yaşattıkları Ferec Ba’de’ş- Şidde Hikâyeleri bir yandan aşkı, sadakati, fedakârlığı, vefayı bir yandan da metafiziğin hayatı idare eden, diriltici soluğunu duyuruyor. Bir meçhule yapılan yolculuklarda gösterilen sabır, fedakârlık, olağanüstüyle yüz yüze gelişler, hayali gerçeğe imkânsızı mümkün hâle getiriyor. Aşkı uğruna yollara düşen Ferec Ba’de’ş-Şidde’nin kahramanları görülmeyen varlıklar, cinlerle tanışırlar, ifritlerle mücadele ederler, perilerden yardım isterler. Sadakatleri, fedakârlıkları bu görünmez varlıkları onlara görünür kılar. Varlığın gizemli dili hikâye kahramanına da okura da aynı anda seslenir: Ey insan sen de aşkına sadakatle tutunursan, onu bulmaya çalışırsan senin için de nice görünmezler görünür, nice bilinmezler bilinir hâle gelir. Yola çıkan, rahatını terk eden her kahraman görünmezin görünür bilinmezin bilinir olmasıyla ebedi olgunluğa erişir, bütün varlığın ve hallerin alfabesini söker. Binbir meşakkatten sonra, ümitsizliğe kapılmaz, aniden gökyüzünde beliren bir kuşun kanatlarında gideceği menzile ulaşır, olmayacak, olamayacak hiçbir şey yoktur. Yeter ki saflığını bulandırmasın, sadakatin yolunu izlesin, varlığın dilini arı bir gönülle hecelemeye çalışsın.